Sosyal Medya: Gaz ve Toz Bulutundan Gezegenlere

Her şey çok da uzun olmayan bir zaman önce web’in dünyanın hizmetine sunulması ile başladı. İnternet 60’lı yıllarda geliştirilmeye başlansa da, world wide web (dünyayı saran ağ) 1989’da Dr. Tim Berners-Lee tarafından geliştirildi. Bu geliştirmeyi yaparken kullandığı bilgisayarda da Steve Jobs’un parmağı vardı.
İlk sayfalar, siyah-beyaz ve metne dayalı bir yapıda ve temelde bilgi verme amaçlıydı. Web 1.0 olarak adlandırılan bu dönem, etkileşimin olmadığı, kullanıcıların bugünkü gibi söz hakkının olmadığı ve bilgi aktarımının tek taraflı olduğu bir dönemdi. Bu dönemde insanlar tıpkı televizyon izleyicisi gibi edilgen konumdaydı.
Web 2.0 Devri
2004 yılına gelindiğinde artık bu durum tamamen değişmiş durumdaydı ancak henüz bu dönemin yeni bir ismi yoktu. MediaLive International şirketi tarafından organize edilen ve Google, Yahoo, MSN, Amazon, Ebay gibi büyük şirketlerinin katıldığı bir konferansta, yaşanan gelişmeler ve web dünyasının geleceği tartışılırken ortaya Web 2.0 kavramı atıldı.
Tim O’Reilly’nin Web2.0 kavramı, interaktif bir ortam ve yapı oluşturmaya imkan sağlayan bir dizi yeni uygulama ve hizmeti içermekteydi ve içinde birçok uygulamayı hayata geçirmeyi sağlayan araçlar bulundurmaktaydı. Çünkü Web2.0 öylesine büyük bir fikirdi ki, bunu oluşturmak tek bir araçla mümkün değildi. Şu anda bu araçlara sosyal araçlar da deniyor. Günümüzde ise artık bunun bir devrim olduğunu biliyoruz ve onun içinde yaşıyoruz. İnternet, içeriğin ya da ürünün hazırlanıp iletildiği ve tüketildiği bir ortam olmaktan çıktı ve katılımcılarla birlikte üretildiği, paylaşıldığı ve transfer edildiği bir platforma dönüştü.
Sosyal Medya Platformları
Dünyanın ilk sosyal sitesi ise bu konferanstan yedi yıl önce kurulmuştu. sixdegrees.com 1997’de kuruldu ve kullanıcılarına ilk kez profil oluşturabilme ve mesaj gönderme olanağı sağlayarak farkında olmadığı bir değişimin fitilini ateşlemiş oldu. (Six Degrees teorisi, dünyadaki tüm insanların birbirlerine yalnızca 6 kişi ile bağlanabildikleri üzerine matematiksel bir teoridir. Mesela eski ABD Başkanı Barack Obama’ya tanıdığınız insanların tanıdığı insanlar üzerinden yalnızca 6 kişiyle iletişim kurabileceğinizi savunur.)
Daha sonra Asianavenue, Blackplanet, Migente, Cyworld gibi arkadaşlık siteleri Sixdegrees’i takip etti.
2004 ve sonrasında ise Myspace, Facebook, Youtube, Friendfeed, Twitter, Instagram gibi siteler hayatımıza girdi ve günümüzde neredeyse tüm zamanımızı bu sosyal araçlarda online olarak geçirir hale geldik. Televizyonun yerini doğrudan katılımda bulunabildiğimiz mobil telefonlarımız aldı.
Avantajları ve dezavantajları ile birlikte hayatımıza son sürat girmiş olan bu yeni teknoloji adeta bir gaz ve toz bulutundan bugünkü haline evrildi.
Sosyal Medya Artık Hayatımızın Bir Parçası
Eski nesil, etkileşimsiz web sitelerini sadece orada olduklarını bildiğimiz ancak haklarında başka bir bilgiye sahip olamadığımız uzak galaksilere benzetirsek, günümüzde kullandığımız Facebook, Youtube, Twitter ve Instagram gibi siteleri de içlerinde yaşadığımız gezegenlere benzetebiliriz. Ve hepimiz istesek de istemesek de kendimizi bu yeni dünyaya göre konumlandırmak durumundayız. Değişimin bir parçası olmakla yalnızca “değiştirilen” olmak arasındaki ince çizgide mantıklı olan tarafı seçmek çok da zor görünmüyor.
Önümüzdeki yıllarda internetin görünmez hale gelip bir parçamız haline geleceği, internetin yeni bir organımız olacağı bir süredir söyleniyor. Çok kısa sürede gerçekleşmiş bu değişimi, geçmişten başlayıp adım adım takip etmek de oldukça kolay çünkü artık bütün bu bilgilerin tamamı internette ulaşılabilir durumda.
Bilgiye ulaşmanın daha önce hiç bu kadar kolay olmadığı bir zamanda sosyal medyanın geçmişte bıraktığı taze ayak izlerini takip ederek günümüze ulaşabilir ve geleceğimizi de buna uygun bir biçimde tekrardan düşünebiliriz.